Skip to content Skip to left sidebar Skip to footer

Gidenlerin Ardından

Resimdeki Kişi

Mustafa Tekin

Çocukluğumda, odamda bir resim asılıydı hep. Resimdeki insanı tanımadığım için o resmin kaldırmak isterdim. Ama Babam resmi hiç bir zaman kaldırmadı. Bundan dolayı kızardım. Sorduğumda: “Şimdi anlamıyor olabilirsin. Ama bir gün anladığında çok seveceksin onu” derdi.
O gün geldi, anladım. Lisedeki bir arkadaş o resmin daha büyüğünü çizmişti.

Mustafa Tekin

Bundan sonra taşındığım her eve ilk önce o resmi asıyordum. Kimdi o resimdeki insan?
Sordum.
Mulla Mustafa`dan doğma, Ismail Tekin`in oğlu Mustafa Tekin idi.
Araştırdım.
Tepeköy`lü olan Mustafa Tekin, Kirşehir`de ezcaneciymiş. Fakir ve köylü dostu olan Mustafa Tekin`in bir veresiye defteri varmış. İlaçlara verecek parası olmayanları bu deftere not edermiş.
Mustafa Tekin 12 Eylül darbesinden 5-6 gün sonra Kirşehirde Uzun Çarşida, buğday pazarının yanında bulunan ezcanesinde kurşunlanarak öldürülmüştür. Öldürüldüğü anda, ezcanede bulunan yeğenı hiç bir şey yapamamış.Ölümünden sonra bulunan veresiye defterinde bir ayrıntı göze çarpıyordu: Tüm fakirlerin isimlerini kırmızı bir kalemle silmişti fakir dostu Mustafa Tekin.

Ölüm emrini kim ve neden vermişti?
Bu güne dek faili meçhulmuş.
Temmuz 2007 de Osman Tekin`in Mustafa Tekin hakında söylediklerinden alıntı: “Tahsilli biriydi […] Vuranı öğretmen yaptılar”.

Devam edecek…

Deniz-Osman Tekin (17.10.2008)


Sevgili Dedeciğim Mikdat Toker

Ölümünün ardından kısa bir zaman geçmesine rağmen sanki çok uzun zamandır bizlerden uzaksın. Sen gözümde o kadar büyüktün ki asırlık bir çınardın sanki. Senin ölebileceğin gerçeğine hiçbir zaman inanmamıştım, ta ki o 26 Mayıs 2009 saat 17:00 civarlarında gelen telefonla. Karşıdan gelen o ses ağlamaklı ve kendinden geçmiş bir tavırla dedemin öldüğünü söylüyordu. Çok üzülmüş adeta kalbime bir hançer saplanmıştı.
Bir taraflarım kanamaya başlamıştı. Bir feryat bir figan herkes hastaneye doluştu. Hastanenin kapısı ağıtlarla titriyordu. Sonra o cansız bedenini bize verdiler. Seni hastanenin morgundan alıp hep gitmek istediğin köyüne getirdik o akşam dedeciğim. Hani Tacettin amcama diyodunya beni Salı günü köye götür diye; işte dedeciğim istediğin oldu seni Tacettin amcan Salı akşamı köyümüze getirdi. Bir gece camimizin morgunda kaldıktan sonra sabah seni yıkadık yıkandıkca güzelleştin sapsarı kesildin. Saçının telinden ayak tırnaklarına kadar yıkadım dedem. Bilirsin seni çoğu zaman hep ben yıkardım. Sonra bembeyaz yiydirdik ve tabuta koyup musalla taşına yatırdık seni dedem. öğle namazından sonra seni toprağa verdik dedeciğim. Vasiyet ettiğin gibi annen Zayır Toker`in yanına gömdük seni. Biz iyi edip ayağa kaldıramadık belki ama Zayır ebem derdine derman olur inşallah dedeciğim. Seni toprağa gömerlerken çok ağladım dedeciğim gözyaşlarım sel olup aktı sanki. Buz gibiydi vücudun dedem dedim o çok üşür dayanamaz dedim içimden. Kıyıpta üzerine bir avuç toprak bile atamadım dedeciğim. Seni o soğuk mezara gömüpte başından ayrılırken arkamızdan bakakaldın. Ama yalnız değilsin biliyorum seni karşılamıştır sevdiklerin. Yattığın yer cennet makamı olsun dedeciğim. Toprağın bol olsun dedeciğim.

Seni Unutmayacak Torunun
Kasım Toker (01.06.2009)


Sücattin Dedemize

Sensiz yaşanılacak olan bir hayata atılmaktan korkuyoruz dedeciğimiz. Böyle bir hayatta ayakta durabileceğimizi hiç sanmıyoruz. Sonu hiç gelmeyecek gibi görünen yaz gecelerinde sensizlik bizi bitirmeyecek de ne yapacak? Seni sevmek mutluluksa, biz çok mutluyduk. Senin de mutlu olduğunu düşünüyorduk. Bu mutluluğumuz hiçbir zaman bitmeyecek çünkü biz seni hep seveceğiz, sevgi bizde var oldukça dedeciğimiz. Sevip de kavuşamamak insana acı verebilir ama ayrılığın verdiği acının yanında hiçbir şeydir dedeciğimiz. Yaşayan insanın umudu büyük olur, ölümün umudu ise sönük bir ateş gibidir Yakar içimizi. Sevmek çok zor değil, zor olan; sevgiyi devamlı barındırabilmektir. Unutulmayacaksın dedeciğimiz. unutulmayacaksın. Ayrılıklara neden olan en büyük nedenlerin birisi de ölümdür dedeciğimiz. Yaşaman için üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırdık hiç bir karşılık beklemeden. Sonu bize acı verse de yine yapardık. Bugüne kadar biz öyle yaşadık, sen bize bunu öğrettin. Sevgiyi saygıyı merhameti aşıladın önce evlatlarına sonra biz torunlarına. Ama elimizden hiç bir şey gelmedi, seni 19 gün boyunca uzaktan izledik sadece, ama yanına gelip elini tutup da evlatların torunların için diren diyemedik. Seni yaşatamadık dedeciğimiz. Seni sevdiğimiz için “gitme dedeciğimiz” diye haykırdık sevgi nedir bilmeyen insanlara. ASIL ACI VEREN İSE SEN ÖLÜNÜ SEÇTİN VE HİÇBİR ÇABA GÖSTERMEDEN BİZİ BIRAKIP GİTTİN DEDEMİZ. Sevmek acı verir, sevmemek de. Sen hangisini yaşıyorsun şu an? Biz seni yaşıyoruz ve her zaman da kalbimiz de yaşatacağız. Kabrin nur mekanın cennet olsun DEDECİĞİMİZ.

Seni daima sevecek olan torunlarin
Nilüfer, Hilal, Ayşe, Kasım, Pınar, Makbule, Sücattin (18.06.09)


Erdal Delibaş Destanı
(21 Temmuz 1994, Perşembe)

Doksandört senesi yedinci ayı,
Ağlıyor babası evladım deyi,
Mateme gargettin sen Tepeköy’ü,
Kaderin buymuş kime nedersin.

Yaşın yirmi üç tam gençlik çağın,
Gül açmaz kurudu bahçen ve bağın,
Unutulmaz artık senin örneğin,
Kaderin buymuş kime nedersin.

Akıl ermez de şu feleğin işine,
Savcı doktor toplandılar başına,
Yardılar baktılar onun döşüne,
Kaderin buymuş kime ne deyim.

Bozulmuş vinçleri tamire çıkmış,
Değmiş cereyana elini yakmış,
Yakına yârana elveda yapmış,
Gaderin buymuş kime ne dersin.

Arkadaşın ahbapların toplandı,
Zalim demir şakağına saplandı,
Sadece bir kere ah anam dedin,
Kaderin buymuş kime ne dersin.

Kara haber Tepeköy’e duyuldu,
Kanlı ceket sırtınızdan soyuldu,
Annen baban acıyla bayıldı,
Kaderi n böyleymiş kime ne dersin.

Soyadı Delibaş Erdal’dı adı,
Kalmadı gözümde dünyanın tadı,
İmamlar benimle cenaze yudu,
Kaderin buymuş neylesin anan.

Aşık Mustafa’mda yazma kanalı,
Zaten senin için bütün yaralı,
İnanın şok oldum bunu göreli,
Lefi kalem böyle yazmış neylersin.

Aşık Hacı Mustafa Hergül
Gön.: Cemil Tekin